top of page

Muhabbet Tohumu

Şah-ı Nakşibend Hazretleri anlatır:


- Yolumuza girmek ve bize katılmak isteyen kişinin yapması gereken, sohbetimizin tesiri oluncaya dek dostlarımızla arkadaşlık etmektir. Zira bu arkadaşlığın sonucunda, kendisinin yetenekleri ortaya çıkacaktır.

Yolumuz, ender bulunan bir yoldur. Kopmaz sapasağlam bir kulp mesabesindedir. Bu yol, Peygamber Efendimizin (s.a.v) sünnetine dört elle sarılmak ve ashab-ı kiramın eserlerini takip etmek esaslarına dayanır. Ben bu hakikate, yolun başında olsun sonunda olsun, hep Allah Teâla'nın lütuf ve ihsanıyla ulaşmışımdır. Bu yolda Allah Teâla'nın kereminden başka bir güzellik görmedim. Sünnete uymak en büyük ameldir. Bu yolda, az bir amelle bile Allah Teala'nın yardımı sayesinde büyük bereketler ve manevî fetihler nasip olur. Bu yüzden, bizim yolumuzu inkâr edenlerin imanları tehlikeye düşebilir.


Bu sözleri üzerine, Şah-ı Nakşibend Hazretlerine, bu yola nasıl ulaşılacağı sorulunca şöyle buyurdu:


- Rasulullah Efendimize (s.a.v) tâbi olmakla ulaşılır. Bizim yolumuz sohbet yoludur. Çünkü halvette şöhret, şöhrette ise afet vardır. Sohbet edenlerin kendi nefis ve varlıklarını aşıp kendilerini değersiz görerek, diğer arkadaşlarına kemal ve üstünlük atfetmelerinde hayır vardır. Böylece insanlar, kendi nefsine küçüklük nazarıyla bakıp, sohbet ettiği arkadaşına kemal nazarıyla değer vereceğinden, karşılıklı olarak birbirlerinden istifade edeceklerdir. İşte bu yol, sohbet ve arkadaşlık yolu derken, bu anlaşılır. Zira böylesi bir sohbetle arkadaşlık, kişinin tek başına kalmasından daha hayırlıdır. Bizim sohbetimize katılanların kalbine, muhabbet tohumları ekilir. Ne var. ki; bazı kimseler, içlerinde bulunan dünyevi kirlerinden dolayı kalplerindeki bu muhabbet tohumlarını büyütemezler.


İşte bize düşen, böylesi kalplerdeki kirleri gidermek, muhabbet tohumlarının gelişmesini engelleyen ayrık otlarini temizlemektir. Bu kimselerden, kalplerine muhabbet tohumu düşmeyen kimseler için yapmamız gereken, onların gönüllerine muhabbet tohumları ekmemizdir. Eğer bu kişiler, halleri ni korumaya gayret gösteriyor ve feyz yoluna uyarak nefsin engellerinden uzak durmaya çalışıyorlarsa; bu kez üzerimize düşen vazife, uzak veya yakın, gece ya da gündüz demeden şefkatle bu insanların terbiyesine çalışmaktır.


Bu durumda müridin yapması gereken, bu yolumuzda ilerlerken kendisine bir perde ve engel olmaması için, hangi makamda olduğunu önemsememesidir. Mürşidin, müritlerini terbiye edebilmesi için onların; geçmiş, şimdiki ve gelecekteki durumlarından bilgisi olması gerekir. Ancak mürit, Allah Teala'nın sevgili dostlarından biri ile bulunduğunda, nefsinin halini göz önüne alarak bu sohbet zamanları ile geçmiş zamanlardaki hâlini karşılaştırabilir. Eğer mürit, Allah dostu ile olan beraberliğini, eskisine nazaran daha iyi görüp, kemale doğru gelişmekte olduğunu hissediyorsa; o kişinin, bu Allah dostu ile sohbete mutlaka devam etmesi gerekir.


Ayrıca bu yol, edeplerden oluşan bir bütündür. Yolumuza talip olan kimsenin, yapması gereken işte bu edeplere sarılmaktır.


Bu edepleri üç ana noktada ele alabiliriz:


1-) Allah Teâla Hakkında


Bu edep, hem zahir ve hem de bâtininda, Allah Teâla'nin emir ve yasaklarına uymanı gerektirir. Allah'tan başkasından yüz çevirmek suretiyle, ona tam bir kulluk içerisinde bulunman en önemli görevindir.


2-) Peygamber Efendimiz (s.a.v) Hakkında:


Bu ise tam anlamıyla, 'De ki, Eğer Allah'ı seviyorsanız, bana tabi olun. Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.’ (Ali İmran,31) ayetine uygun olarak, bütün hållerinde Efendimize (s.a.v) uymanı gerektirir. Bunun için aynı zamanda peygamberimizin, tüm yaratılmışlar arasında bizi, Allah Teala'ya ulaş tiran bir vasıta ve onun ayetlerini açıklayan yüce bir elçi olduğunu bilmen anlamına gelir.


3-) Mürşitler Hakkında:


Mürşitlere gösterilmesi gereken edepler, müritlerin özellik le uyması gereken edeplerdir. Zira kamil anlamda mürşitler, insanları Rasulullah Efendimize (s.a.v), tâbi olmaya yönelten birer vasıtadır. İnsanları, Allah Teala'ya davet eden şahsiyetlerdir. O halde uzakta ve yakında olsun, müritlere düşen edep, mürşitlerini takip etmektir. Hem Allah dostları, kerem ehli olup Allah Teala'nın lütuflarına ulaşmış kimselerdir. Veliler, Allah yoluna talip olanlardan meydana gelen kusurları görmelerine rağmen; kendilerine tabi olanların kasıtlı olmadıklarını bildiklerinden onları bağışlarlar. Zira insanların davranışları farklı farklıdır. Veliler, rabbanî lütufları gönül gözüyle gördüklerin den, dağlar bile onların nazarında bir kuş tüyü gibidir.


Kaynak: Şah-ı Nakşibend ks. Sohbetlerinden bir gül deste, Semerkand Yayınları,ss 109


Featured Posts
Recent Posts
Archive
Search By Tags
Follow Us
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page